14 Kasım 2012 Çarşamba

Gidiyorum, gidiyorum ama etmiyorum. Eyvallah...

Haksızlığı koydum bavula Yalnızlığı da aldım yanıma
Teşekkür ettim her şey adına
Gidiyorum, gidiyorum ama etmiyorum Eyvallah...



Sinan Özen - Aslı Güngör

Uyandığımda bi seni duydum İnan bana duydun bi sana uydum
Güler misin ağlar mısın şu halime
Ben seni sevdim sen bana kıydın...




Sana git diyemem, ama kal demekte gelmiyor içimden (Onur Koç Video)

Sana git diyemem ama kal demek gelmiyor içimden
Son sözünü söyledin bzna bırakıp giderken
Ahh gün gelir olur da pişman olup dönersen
Ardından bakıp güleceğm..





Artık Yansın Bu Dünya



Artık yansın bu dünya umrumda değil
Kadere karşı koymak elimde değil
Senden bana hatıra bir resmin bile yok
Hasret sancımdan başka...

Ahh Sevgili



Ahh sevgili.. başkasına bakmadan önce ne kadar da güzeldi gözlerin... ♥

31 Ekim 2012 Çarşamba

Ağaçlar ve Özellikleri


Ağaçların Özellikleri

Ağaçlar, yaşamları boyunca büyümeyi sürdüren odunsu bitkilerdir. Biçimleri, büyüklükleri ve yaşam süreleri, türden türe önemli değişiklikler gösterir. Yeryüzünde, narin süs ağaçlarından, dev sekoyalara kadar, 20.000’den fazla ağaç türü olduğu biliniyor. Bilinen en yaşlı ağaç, California’da (ABD) bulunan 4700 yaşındaki bir çam ağacıdır. Bilinen en uzun boylu ağaçsa, Avustralya’da bulunan yaklaşık 150 metre boyundaki bir okaliptüs ağacıdır. Ağaç türlerinin en çeşitli olduğu yerler, tropikal yağmur ormanlarıdır. Ülkemizde de çok sayıda ağaç türü görülür. Ağaçların biçimleri ve büyüklükleri birbirinden ne kadar farklı olursa olsun, iki bitki grubundan birine aittirler: Açık tohumlular ya da kapalı tohumlular. Kapalıtohumlu bitkiler, tohumu koruyucu bir katmanla kaplı, çiçekli bitkilerdir. Bilinen bitki türlerinin % 90′ı kapalıtohumludur. Açıktohumlu bitkilerse, koruyucu bir katmanla kaplanmamış tohumlar üreten ağaçlar ve çalılardır. Bunlar çiçek açmazlar. En bilinenleri, servi, çam, ladin, ginko gibi ağaçlardır.
Ağaçları Nasıl Tanırız?
Ağaç türlerinin birbirlerinden farklarını belirleyen kendine özgü özellikleri vardır. Genellikle, ağaçları tanımanın en kolay yolu yapraklarına bakmaktır. Öncelikle, ağacın iğne yapraklı mı, yoksa geniş yapraklı mı olduğuna dikkat edin. Yapraklarının biçimini, rengini ve dalların üzerinde düzenleniş biçimini inceleyin. Bunu yaparken dikkatli olmak gerekir, çünkü bazı ağaçların yaprakları birbirine çok benzer. Örneğin, çınar ve çınar yapraklı akçaağaç gibi. Ağacın gövdesinin rengi ve dokusu, varsa çiçeklerinin ve meyvelerinin özellikleri de onu tanımanıza yardımcı olacaktır. Kimi ağaçlarıysa, sadece uzaktan nasıl göründüklerine bakarak tanıyabilirsiniz. Örneğin salkım söğüt gibi bazı ağaçların biçimleri kolayca ayırdedilmelerini sağlar.
Dev Sekoya
Dev Sekoya
Boy 96 metreye kadar uzayabilir. Özellikleri Yeryüzünün en uzun yaşayan canlılarındandır. 3000 yıldan daha uzun süre yaşayanları vardır. Gövdesinin çapı 10 metreyi bulabilir. Herdem yeşil bir ağaçtır, gövdesi yangına dayanıklıdır. Kuzey Amerika’ya özgüdür. Adını K. Amerika’daki Cherokee yerlilerinden biri olan Şef Seguoia’dan almıştır.
Titrek Kavak
Titrek Kavak
Boy 15 metreye kadar uzayabilir. Özellikleri Türkiye’de doğal olarak yayılış gösteren dört kavak türünden biridir. Genellikle küçük topluluklar halinde görülür. Yaprakları parlak, yeşil renklidir. Gövdesi ince, çatlaksız ve beyazımsı gri renktedir. En ilginç özelliği, küçük bir rüzgârda bile yapraklarının hışırdamasıdır.
Mazı
Mazı
Boy 12 metreye kadar uzayabilir. Özellikleri Açık yeşil renkte, kozalaklı bir ağaç türüdür. Dallarının yukarı doğru oluşu ve ilginç görünümlü meyveleriyle kolayca tanınır. Dış görünüşü piramidi andırsa da, özellikle park ve bahçeleri süslemede kullanılan farklı biçimleri vardır. Anavatanı Kore ve Mançurya’dır.
Gürgen
Gürgen
Boy 20 metreye kadar uzayabilir. Özellikleri Ülkemizin iç Anadolu ve Güneydoğu Anadolu dışındaki bölgelerinde karışık ormanlarda görülür. Gövdesi grimsi renkte ve girintili çıkıntılıdır. Tırtıklı ve üzeri minik tüylerle kaplı yapraklan en belirgin özelliklerinden biridir. Sert kerestesi nedeniyle mobilyacılıkta kullanılır.
Alıç
Alıç
Boy 10 metreye kadar uzayabilir. Özellikleri Avrupa’ya özgüdür. Sıcak ve kuru karasal iklimi sever. Yol kenarlarında, makiliklerde ve karışık ormanlarda görülür. Gövdesi gençken kahverengi renkte ve düzdür. Yaşlandıkça gövdesinin rengi koyulaşır, üzerinde çatlaklar oluşur.
At Kestanesi
At Kestanesi
Boy 25 metreye kadar uzayabilir. Özellikleri Balkan yarımadasının güneyine özgü bir ağaçtır. Ülkemizde özellikle kentlerde, yol kenarlarında vardır. Sıcak ve güneşli iklimlerde yetişir; ışığı sever. Gövdesi kırmızımsı kahverengi renklidir ve üzerinde çatlaklar vardır. Kestaneye benzeyen meyveleri yenmez.
Ceviz
Ceviz
Boy 30 metreye kadar uzayabilir. Özellikleri Avrupa’dan Himalayalara kadar uzanan bölgeye özgü, kışın yapraklarını döken bir ağaç türüdür. Kerestesi değerli kabul edildiği için ormanları aşırı kesime uğramıştır. Daha çok parklarda ve bahçelerde vardır. Gövde kabuğu düz ve gri renklidir.
Ahlat
Ahlat
Boy 8-10 metreye kadar uzayabilir. Özellikleri Özellikle Orta Anadolu ve Trakya olmak üzere yurdumuzun tüm bölgelerinde görülür. Kurak, karasal iklimi sever. Yapraklarının iki yüzü de gri-beyaz yumuşak tüylerle kaplıdır, ilkbaharda çiçeklenir, kışın yapraklarını döker. Yabani armut adıyla da bilinir; meyveleri yeşil renktedir ve yenir.
Ginko
Ginko
Boy 40 metreye kadar uzayabilir. Özellikleri Günümüze kadar gelebilmiş en eski ağaçtır. 200 milyon yıl önceye ait fosilleri bulunmuştur. Güneşi ve nemli toprağı sever. Yavaş büyür; 20 yaşına gelene kadar meyve ya da çiçek vermez. Anavatanı Çin’de kutsal olarak kabul edilir.
Badem
Badem
Boy 8 metreye kadar uzayabilir. Özellikleri Badem, Asya’nın güneybatısına özgü bir ağaç türüdür. Ülkemizin hemen hemen her yerinde yetişir. Mart ve Nisan ayında açan pembe ya da beyaz çiçekleri, ilkbaharın habercisidir. Acı ve tatlı meyve veren iki çeşidi vardır. Tatlı bademin tohumları çerez olarak tüketilir.
Ladin
Ladin
Boy 35 metreye kadar uzayabilir. Özellikleri iğne yapraklıdır. Uzaktan bakıldığında göknara benzese de, sarkık kozalaklarıyla ondan kolayca ayırdedilir. Yaprakları kısa, sivri uçludur ve enine kesitleri dört köşelidir. Doğu Karadeniz Bölgesi’nde doğal olarak yetişir.
Igde
İğde
Boy 7-8 metreye kadar uzayabilir. Özellikleri Asya’nın ılıman kesimlerine özgü bir ağaçtır. Güneşi sever, sıcak ve kuru ortamlarda yaşar. Dallarının sarkıklığı ve gümüşi renkteki yaprakları sayesinde kolayca tanınır. Meyveleri turuncu renklidir, biçimleri zeytine benzer ve yenilebil
Toros Sediri
Toros Sediri
Boy 40 metreye kadar uzayabilir. Özellikleri Dört değişik sedir türünden biri olan Toros sedirinin dünya üzerindeki en geniş ormanları Türkiye’dedir. Herdem yeşil, iğne yapraklı bir ağaçtır. Yaprakları koyu yeşil ya da mavimsi yeşil, sivri uçlu ve kısadır. Gençken dış görünüşü piramidi andırır; yaşlı bireylerinin görünümü şemsiyeye benzer.
Cınar Yapraklı Akçaağaç
Çınar Yapraklı Akçaağaç
Boy 25 metreye kadar uzayabilir. Özellikleri Akçaağacın yapraklarının biçimi türden türe farklılık gösterir. Çınar yapraklı akçaağaç, ülkemizde en çok görülen akçaağaç türlerinden biridir. Karasal iklime dayanıklıdır. Gövdesi gri renklidir ve üzerinde uzunlamasına çatlaklar vardır.
Cınar
Çınar
Boy 35 metreye kadar uzayabilir. Özellikleri Yapraklarının biçimi eli andırır. Meyveleri 2-2,5 cm çapında, küre biçimindedir ve dikensi tüylerle kaplıdır. Ülkemizde doğal olarak görülen türü doğu çınarıdır. Ormanlık bölgelerde, akarsu yataklarında rastlanır. Kentlerimizde görülen akçaağaç yapraklı çınar ve bat çınarının anavatanı Avrupa ve Kuzey Amerika’dır.
Sarı Çam
Sarı Çam
Boy 5-15 metre kadardır. Özellikleri Gövdesinin üst bölümleri sarı renklidir, iğne yapraklarının kısa oluşu ve mavimsi yeşil rengiyle de öteki çam türlerinden ayırdedilebilir. 600 yıl kadar yaşayabilir. Avrupa’dan Sibirya’ya kadar uzanan bölgede görülür. Türkiye’deyse Karadeniz Bölgesi’ne özgüdür.
Huş
Huş
Boy 10-20 metreye kadar uzayabilir. Özellikleri En belirgin özelliği gövdesinin beyaz renkte olmasıdır. Ağaç yaşlandıkça gövdesinde derin çatlaklar oluşur ve dalları sarkık bir görünüm alır. Kışın yapraklarını döker. Anadolu’nun kuzeydoğusundaki yüksek kesimlere özgü olsa da, park ve bahçelerde de vardır.
Karaçam
Karaçam
Boy 20-30 metreye kadar uzayabilir. Özellikleri Kıyı bölgelerimizin dağlık kesimlerinde ormanlar oluşturur. Gövdesinin ve dallarının kalınlığıyla; koyu gri ve derin çatlaklı kabuğuyla öteki çam türlerinden kolayca ayırdedilir. İğne yaprakları koyu yeşil renktedir. Avusturya, Korsika ve Anadolu’da doğal olarak yetişir.
Saçlı Meşe
Saçlı Meşe
Boy 30-35 metreye kadar uzayabilir. Özellikleri Farklı türleri ülkemizin hemen hemen tüm bölgelerinde görülür. Ilıman iklimi ve güneşi sever. Rüzgâra dayanıklıdır. Palamut adı verilen meyveleriyle ünlüdür. Kabuğu grimsi renkte ve çatlaktır. Kışın yapraklarını döker. Eski bir inanışa göre, ilk yaratılmış ağaç meşedir.
Kızıl Ardıç
Kızıl Ardıç
Boy 4-8 metreye kadar uzayabilir. Özellikleri iğne yapraklı bir ağaç türüdür. Doğal yaşam alanı bozkırlar ve makiliklerdir. Hemen hemen tüm bölgelerimizin yüksek kesimlerinde geniş yayılış gösterir. Gövdesinin kırmızımsı rengi, en belirgin özelliğidir. Anavatanı Akdeniz Bölgesi’dir.
Kayın
Kayın
Boy 40 metreye kadar uzayabilir. Özellikleri Daha çok kuzey bölgelerimizde görülür. Gövdesi düz ve silindirik biçimlidir. Meyvesi, doğada bazı hayvan türleri için önemli bir besin kaynağıdır. Ülkemizde, doğu kayını ve batı kayını olmak üzere iki türü vardır.
Ihlamur
Ihlamur
Boy 20-30 metreye kadar uzayabilir. Özellikleri Ihlamur genellikle yol ve gölge ağacı olarak kullanılır. Kışın yapraklarını döker. Yapraklarının kalp biçiminde oluşuyla diğer ağaçlardan kolayca ayırt edilir. Çiçekleri kurutularak çay olarak içilir. Ülkemizde üç farklı türü yetişir.
Dişbudak
Dişbudak
Boy 40 metreye kadar uzayabilir. Özellikleri Avrupa ve Batı Asya’ya özgü bir ağaç türüdür. Ilıman bölgelerde görülür. Kent iklimine, hava kirliliğine ve deniz suyuna dayanıklıdır. Gençken gövde kabuğu düzdür; yaşlandıkça gövdesinde çatlaklar oluşmaya başlar. 200-300 yıl yaşayabilir.
Salkım Sögüt
Salkım Söğüt
Boy 10-15 metreye kadar uzayabilir. Özellikleri Güneşli yerlerde, nemli ve sulak alanlarda yetişir. En önemli özelliği, dallarının aşağı doğru sarkık olmasıdır. Yapraklarının üst yüzü koyu yeşil, alt yüzüyse grimsi yeşil renktedir. Orta Asya kökenli bir ağaçtır. Kışın yapraklarını döker. Parklarda ve bahçelerde sık görülür.
Doğu Karadeniz Göknarı
Doğu Karadeniz Göknarı
Boy 35 metreye kadar uzayabilir. Özellikleri iğne yapraklıdır. 2-3 cm uzunluğundaki iğne yapraklarının alt yüzünde beyaz çizgiler vardır. Gövdesinin alt bölümündeki dallan yanlara doğru, tepelerde yukarı doğru yönlenmiştir. Uludağ göknarı adı verilen göknar türü, Dünya üzerinde yalnızca ülkemizde, Batı Karadeniz’de görülür.
Kaynak : Tübitak

25 Eylül 2012 Salı

Antalya Sedir Ağacı


En sonda yazacağımızı en başta yazalım:
“Lübnan’da Sedir Ormanlarını Ordu korurken, bizde Taş Ocağı İşletmecileri’nin gözetiminde.”
Yanıbaşımızda ne zenginliklere sahibiz de çoğundan habersiz ömür tüketiyoruz bu kentte…
Dünya’nın en büyük, en güzel Sedir Ormanları’nın Antalya’da bulunduğunu kaçımız biliyor acaba…
Kaçımız bu eşsiz doğayı yerinde görüp içine çekme fırsatını elde etti…
Kim 2000 bin yıllık ağaca kulağını dayayıp gördüklerini anlatmasını istedi…
Ya da elini ağacın yüreğine koyup kalp atışını hissetti…
Elmalı- Çığlıkara Milli Parkı doğayı hissetmek için en önemli adreslerden biri.
Gidenler, görenler hissedebilenler şanslı, gitmeyenlerde bu güzellikleri görerek bu şansa nail olsunlar…
Bugün Tabiatı Koruma Alanı olan ve Elmalı-Finike sınırında yer alan Çığlıkara Ormanı, nadide ağaçların optimum yayılış alanıdır. Bin ve iki bin yaşını deviren ağaçların boy gösterdiği orman, 15.889 hektarı kaplıyor.
Elmalı’ya 55 kilometre, Antalya’ya ise 165 kilometre uzaklıktaki Çığlıkara‘yı oluşturan Lübnan sedirini kıymetli kılansa kerestesinin yumuşaklığı, eşsiz kokusu ile dayanıklılığı.
(Elmalı ilçesi, Kızılağaç, Zümrütova ve Tekkeli köyleri sınırları içerisinde yer almaktadır. Sahaya Antalya-Finike-Elmalı veya Antalya-Korkuteli-Elmalı yolları ile ulaşılmaktadır.)
Halk arasında katran olarak bilinen ünlü Sedir ağacı, Türkiye’de Batı ve Orta Toroslar ile Doğu Toroslar’ın iç ve dış bölümlerinde, anti-Toros ve Amanos Dağları’nda bulunuyor.
Vaktiyle dünyanın en güzel, en hızlı gemileri Antalya’da yapılırmış, bu gemileri yapan ellerin ustalığı kadar, yapıldığı ağaçların kerestesi de dillere destanmış bütün dünyada.
Süveyş Kanalı açılırken, Antalya ormanlarından kesilen ağaçların keresteleri buradan Mısıra gönderilmiş. Süveyş Kanalı bu ormanların on binlerce, yüzbinlerce ton kerestesini yutmuş.
Mısır’a demiryolu yapılırken de on binlerce ton travers gitmiş bu zümrüt ormanlardan Afrika’ya. Suriye de buradan kereste çekmiş.
Sedir ağacının asıl yayılışı Anadolu’nun güneyinde; Köyceğiz’den Kahramanmaraş’a uzanan 650 – 2000 metrelik yükseklikler arasında. Ancak Anadolu’daki sedir ormanları da tarih boyunca tahribatlardan payını almış. Kilikia’yı İÖ 19. yüzyılda işgal eden Mısırlılar, yılda 10 bin sediri keserek İskenderiye Limanı’na taşımışlar. Osmanlı döneminde 1464 kilometrelik Hicaz Demiryolu inşaatı’nda da sedir kullanılmış ve bu ormanlar büyük ölçüde tahrip olmuş.
Romalı General ve devlet adamı Antonius’un Antalya ve çevresini armağan ettiği Kleopatra’nın ünlü gemisi de, Barbaros Hayreddin Paşa’nın donanması da aynı sedir ağaçlarıyla yapılmış.
Milattan önceki dönemlerde Sedir, güzel kokusu, çürümemesi ve renginin güzelliği nedeniyle saray ve tapınakların yapımında, firavun ve üst düzeydeki devlet görevlilerinin mumya tabutlarının hazırlanmasında, beyaz reçinesi de mumyalamada kullanılırmış.
Havva ile birlikte cennetten kovulan Adem iyice yaşlanmıştır ve öleceğini hisseder. Tanrı’dan kendisini ve tüm insanlığı bağışlamasını dilemeye karar verir. Bu amaçla üç oğlundan birini cennet bahçesine gönderir. Bahçenin bekçiliğini yapan melek, Adem’in oğlunun duası üzerine iyi – kötü ağacından aldığı üç tohumu ona verir ve öldükten sonra babası nın ağzına koyup öyle gömmesini söyler. Adem ölür ve şimdi Lübnan’ın bulunduğu topraklara gömülür. Ve Adem’in ağzından yeşeren üç tohumdan Akdeniz ikliminin simgesi üç ağaç filiz verir: Zeytin, servi ve sedir… Sedir ormanları tarihte en geniş yayılımını Lübnan’da yapmıştı, efsanenin çıkış noktası belki de budur. Ama Lübnan’daki sedir varlığı Fenikelilerle başlayıp Assur, Babil ve Pers döneminde süren tahribatlarla bitme noktasına geldi. Bugün Lübnan’ın bayrağına ve parasına simge olan sedir ağacı günümüzde orada sadece 7 hektarlık bir alanda, 2 bin 500 yaşında olduğu tahmin edilen 400 ağaçtan ibaret.
Kutsal kitaplarda büyüklüğün, gücün, görkemin, ünün, onur ve zenginliğin simgesi olan sedirin en mükemmel yetiştiği topraklar ise Çığlıkara Ormanı…
Çığlıkara’nın en önemli özelliği sadece Türkiye’nin değil, tüm dünyanın en nadir sedir ormanlarından birine sahip oluşu. Yüzlerce yıl ayakta kalan sedir ağaçları genç yaşlarında düzgün büyüyor, tepe kısmı yaklaşık 200 yaşından sonra bozularak şemsiye biçimini alıyor.
Çığlıkara’nın alt kesimlerinde yazlar kurak ve sıcak, kışlarsa soğuk ve yağışlı geçiyor. Ormanı oluşturan sedirler arasında ardıçlar da boy gösteriyor. Ancak ardıçların hükümranlığı iki bin metreyi aşkın yükseklikte başlıyor. Bu olağanüstü güzellikteki doğa parçasının sakinleri arasında yeşil ve mavi Lübnan sedirinin dışında bozardıç, katranardıç, kokulu ardıç, meşe, akçaağaç, dişbudak ve kavak ağaçları da bulunuyor. Yüksekliğe göre değişim gösteren bitki örtüsü açısından da çok zengin olan orman, tavşan, tilki, keklik, yaban domuzu, kartal ve şahinleri de bağrında besliyor. Bahar gelirken titrek kavak, hüsnüyusuf, menekşe ve ballıbabalarla yeryüzünde bir cennete dönüşen Çığlıkara Ormanı’mn bilinen en yaşlı sakinlerinden Baba Sedir 2.36 metrelik eni ve 28 metrelik boyuyla göze çarpıyorYaşıysa tahminen 1000 civarındaAncak ormanın en görmüş geçirmişi Baba Sedir değil. Koca Katran adı verilen sedir ağacı tam 2000 yaşında. 2.82′lik çapa sahip bu anıt ağacın boyuysa 25 metre.
Yangın kulesinin bulunduğu Çivkuş Tepesi’nin güney yamacı, iki bin metreyi aşan yükseklikte, biri diğerinden ayrıksı duran ve tek başına yaşayan ardıçlarla bezeli. Bu dirençli ağaçlar rüzgâr, güneş ve soğuğun etkisiyle ilginç figürler oluşturuyor. Anıt ağaçları, muhteşem yaban hayatı, endemik bitki örtüsü ve olağanüstü güzelliğiyle sedirlerin doğal müzesi olarak kabul edilen Çığlıkara, mutlaka görülmesi, mümkünse kısa süreliğine de olsa yaşanması gereken yerlerden. Baba Sedir ve Koca Katran sizleri bekliyor…
Yusuf  Yavuz acikgazete.com sitesinde “Andre Gide Çığlıkara’ya Neden Geldi?” başlıklı yazısında ilginç bir hikayeyi aktarıyor;
“Andre Gide, Fransız edebiyatının en saygın isimlerinden biri olarak bilinir. İki dünya savaşını yaşayan, insanlığın en temel sorunsallarına değinen ve sömürgeciliğe karşı yürüttüğü fikir mücadelesiyle de önemli bir dünya aydını…
Gide, 1869-1951 yılları arasına sığdırdığı yaşamı boyunca dikkat çekici bir çok roman ve inceleme yazmış. Bunun yanında yaptığı uzun seyahatlerle de biliniyor. Kuzey ve Orta Afrika, Rusya ve pek çok Avrupa ülkesi, Gide’nin seyahat ettiği yerler arasında anılıyor…

Ancak Gide’nin pek bilinmeyen Türkiye gezisindeki en önemli durağının Elmalı olduğunu öğrendiğimizde bu öykünün peşine düşüyoruz…
Aslen Elmalılı olan ve bölgenin coğrafyasını karış karış bilen Ünsal Özçakır, Çığlıkara ormanlarının önemini aktarırken, ünlü Fransız romancı Andre Gide’nin, 1946 yılında bölgeye gelerek kamp yaptığını ve bir ay kaldığını anlatıyor.
Yıl 1946… O yıllarda Elmalı’da görevli Fransızca Öğretmeni Kemal Özbayrı, dil eğitimi için Fransa’ya gider. Paris’te kaldığı günlerde Andre Gide ile tanışır ve dost olurlar.
Özbayrı, Paris günlerinde dostluğundan hoşnut olduğu Gide’yi Elmalı’ya davet eder ve Türkiye’ye döner. Kısa süre sonra Gide Özbayrı’nın davetine icabet eder ve 1946 yazında Elmalı’ya gelir.
Özçakır bundan sonrasını şöyle anlatıyor: “ Andre Gide, önce Avlan Gölü kıyısında bir çadır kuruyor. Orada yaklaşık bir ay kadar kalıyorlar. O zamanlar Çığlıkara’da bulunan ötücü kuşların seslerini yanında getirdiği teybe kaydediyor Gide. Çığlıkara ve Avlan kıyıları, dünyanın en güzel sesli kuşlarının geçiş noktalarından biriymiş o yıllarda. Bugün bile gitseniz ormanın derinliklerinde duyabilirsiniz muhteşem ötüşlü kuşların sesini…”
Ünsal Özçakır, Gide’nin ölümünden sonra yakınlarının da Elmalı’yla olan bağını koparmadığını anlatıyor. 1957 yılına kadar da yakınları gelip gitmiş Elmalı’ya. “Abdullah Ekiz’in evinde kalırdı çocukları” diyor. Gide’nin Elmalılı dostu Kemal Özbayrı’nın bir oğlunun bugün hayatta olduğunu ve anımsadığı kadarıyla adının da Metin söylüyor Özçakır. Belki de Gide’nin Avlan kıyılarında ve Çığlıkara’da geçirdiği huzur dolu günlerin belgesi olabilecek fotoğraf ya da başka yazılı tanıklıklar vardır tozlu albümlerin arasında.
Elmalı’da, Kaş’ta, Antalya ve birçok kentten Çığlıkara’daki madenci vahşetini duyan, gören dostların ortak vurgusu da tam da bu noktaya işaret ediyordu; “ insan içinde yaşadığı bu coğrafyaya nasıl böyle hoyratça kıyabilir?…”
Dün Andre Gide’nin kuş seslerini dinleyerek ruhunu sağalttığı ormanlarda bugün iş makineleri ve dev kamyonların gürültüsü kol geziyor…